4 Kasım 2015 Çarşamba

Türk Aklı - Turkish Mind

Yine sıradan bir hafta geçip gidiyor(ama cuma günü Quebec City yollarındayım, pazartesiye yazacak çok şey olacak:D). Ben de bugün yaşadığım tuhaf olaylar dizisi üzerine pratik zekaya değinmeye karar verdim. ÖNEMLİ NOT: bundan sonraki kısımlar yüksek düzeyde ego içerir, katlanamayacakların uzak durmasını şiddetle tavsiye ederim:D.

Şimdi olayların ilki bilgisayar dersinde oldu. Bizim okulda ders esnasında telefonlarıyla uğraşan bir çok çocuk olduğundan okul müdürümüz öğretmenlerin isterlerse telefonları toplayıp ders çıkışı geri verebileceklerini duyurdu. Tabii ki bir çok öğretmen bu fikrin üstüne atladı. Ve bir çok öğrenci de homurdandı:D. Bilgisayar öğretmeni bu öğretmenlerden biriydi. İyi hoş telefonu alıyorsunuz da, arkadaşım bilgisayar dersinde o kadar şey yazarken(10 parmak yazı programı canımı çıkartıyor) müziksiz olmuyor ki. Böyle düşünen tek ben olmayacağım ki diğer arkadaşlarımdan da müzik izni isteyenler oldu. Öğretmenin cevabı kesindi; telefon yok. Şimdi burada dahiyane bir şey bulmuşum gibi yapmayacağım(o ikinci olayda). İyi o zaman dedim kendimce, kulaklığımı çıkarttım çantamdan bilgisayara taktım. Telefon yasak da bilgisayarda internet var. Açtım Youtube'tan şarkı miximi olay çözüldü:D. Olayın komik yanlarına gelecek olursak. İlk olarak öğretmen beni gördü yanımdan da geçti ama ya zaten diğerlerinden önde olduğumdan ya da çalıştığımdan bir şey demedi(maazeretim de hazırdı tabii). İkincisiyse yanımdaki arkadaş çok tuhaf bir bakış attı bana. Efendim dedim. Ne yapıyorsun dedi. Müzik dinliyorum dedim çok barizmişcesine(ki öyleydi yani). Nasıl dedi. İnternetten dedim yine basitçe. Bana bakışı vardı, görseniz atomu ayrıştırdığımı falan düşünürdünüz:D. Sonra o ve bir kaç kişi daha beni kopyaladı.

İkinci olaysa (benim favorim) beden eğitimi dersinde oldu. Derste bir oyun oynadık. Oyunda avuç içi büyüklüğünde bir kum torbası alıyorsun ve başının üstüne yerleştiriyorsun. Onu düşürmeden diğerlerini ebelemeye çalışıyorsun. Ebelenirsen ve ya torba düşerse ve ya torbaya dokunursan yanıyorsun. Ben torbayı alınca ilk bi denedim. Yok anacım olmuyor, kayıyor sürekli. Kuralları iyice dinledim. Bir çok kural sayıldı, bu da demektir ki oyun herkesin bildiği bir oyun değildi. Kuralları duyar duymaz bir açıklık yakaladığımı fark ettim. Torbaya dokunamıyoruz ama o bir yere dokunamaz diye bir kural yok. Aynı zamanda duvara dokunamazsınız kuralı da yok. Herkes yer seçerken kendine ben spor salonunun bir köşesine gittim. Başımı iki duvarın kesiştiği köşeye dayadım. Böylece bedenim ne kadar oynasa da torba kafamda kalıyordu. Oyun başladı. Ben bekledim. Son 6-7 kız kalınca anca beni fark ettiler. Oyun tek kişilik olmasına rağmen kızlar takım kurmuşlardı resmen. Kimin kimi eleyeceğini düşünürlerken beni fark ettiler. Hoş, çünkü bunu kafalarına takmaları gerekmedi. Ben hepsini eledim:D. Yerimde durdum. Bana üçer üçer falan geldiler. Ebelemeye çalıştıklarında belimi esnetip kaçındım, zaten beni ebelemek için ani hareket ettiklerinde başlarındaki kum torbaları düştü. İlk oyunu böyle rahatça aldım. Bazıları hileci dedi tabii ki ama hey, kimse taktik kullanamazsın demedi. İkinci maçta herkesi kendime düşman etmemek için en ortaya geçtim. Tahmin ettiğim gibi ilk bana saldırdı herkes. Tabii ki bu da planın bir parçasıydı, riskli bir planın:D. Elendim hemen. Ama olay şu ki ilk 5 dakikadan sonra her dakika elenenlerden birini canlandırıyordu öğretmen. Ben de onun önünde elenmeye özen göstermiştim ve yanına geçtim. Saati kontrol ettim ve vakti gelince beni alır mısınız dedim. Olur dedi. Girdiğimde 4 kişi kalmıştı ve 3'ü birini kovalıyordu. Ben arkalarından yaklaşıp onlar birbirini sıkıştırmaya çalışırken 2'sini eledim. 3. arkadaş benden kaçarken son anda yana atılıp onu da eledim. Başımdaki az daha düşüyordu ama kayganlığına alışmıştım eğilip bükülüp bir şekilde toparladım:D. Son olarak Chloe ile ben kaldık. Yaklaşık 1 dakika boyunca birbirimizin çevresinde döndük. Sonra oyuna Anna dahil oldu. Chloe bana dedi ki gel ilk şunu aradan çıkartalım. Bana uyar dedim. Anna'yı köşeye sıkıştırmaya başladık. Böyle bir durumda en iyisi sırtını duvara vermektir. Ama Anna'yı taktikten ziyade harekete başvuracağını bilecek kadar iyi tanıyordum. Dolayısıyla Chloe onun kaçış yönünü kaparken ben de ona yaklaştım. Bana ulaşabileceği bir mesafede durdum. Ama olay şuydu ki bana hızla hamle yapması gerekiyordu aksi taktirde yavaşça geriye kayabilirdim. Tabii hızlı davranırsa da benim de hızlı davranmam gerekiyordu. Ben yine de bu riski aldım ve tahmin ettiğim üzere Anna bana davrandı. Hızlıydı ve bu yüzden hızla tüm karnımı geriye çektim. Az daha torbam düşüyordu ama toparlamayı becerdim ve tahmin ettiğim üzere Anna torbasından oldu. Sonra biz Chloe ile yine bir süre çevremizde döndük. Bir kaç girişimindan kaçınıp son anda onu ebeledim ama zil çaldı. Öğretmenimiz benim hareketimi görmemiş olacak ki berabere ve geçen el Metehan kazandığı için galip Chloe dedi. Yine de ben kazandığımın farkındaydım:D.

Evet şu an saçma bir oyunu savaş taktikleri açıklarmış gibi açıklamış olabilirim ama her anından zevk aldım diyebilirim:D. Muhtemelen pazartesiye kadar yazamayacağım ama bu çok da yeni bir olay değil:D.




Turkish Mind

It was a regular week but I want to tell you about some events that happened today. WARNING: These parts will contain lots of ego, stay away if you can't stand it:D.

First one happened in computer course. Our principal let teachers to take away students phones for their course. Well, as you can expect, lots of teachers were happy and lots of students were not:D. Our teacher was one of them too. He took our phones away. Everyone was complaining about can't listening to the music. I would like to say thay I had a great and incredible idea but I hadn't. I just plug my earphones in the computer and open a song from Youtube:D. The weird part is none of my friends had thought it and they were confused:D. Then some of them copied me. And I guess my teacher saw me but he said nothing:D.

Then the other events happened in P.E. We played a game in which we put a hand-sized beanbag on our heads. Then we tried to tag each other. If you get tagged or your beanbag slide over your head, you lose. So when then game begins, I went the corner of gym and put my head between two walls where it can be safe. Then I waited. They didn't notice me 'till there were only girls left(they were a team even the game was not a team game). They tried to tag me 3 by 3. But I made them all loose by sliding their beanbags while they were teying to tag me:D. So I won the first game.

In second game, I stood in the middle, leaving my strategy behind. Obviosly I was the first one get tagged. Of course it was a plan too. I waited 'till there were so less people that our teacher decided to revive some tagged ones. As I was first one go out, I got in first. I tagged 2 kids who were too focused to tag another. Then I tagged another one who was trying to escape. Then there were only me and one kid. It took too long but I managed to tag her. So I won twice:D.

It was a very enjoying day. Now I'm leaving to go to Quebec City. See you on Monday:).

10 yorum:

  1. Hahaa, cok güldüm okurken. Valla senden korkulur Metehan:) Bu ne (stratejik) zeka oolum?:)


    Sen varya..her ülkeye lazimsin, bak bukadar söylüyorum:)

    Son olarak nacizane bir ricam ya da tavsiyem olacak sana Metehan.
    Uzun yazilarda mümkün oldugunca, belli bir satir bölümünden sonra arada bosluklar birakirsan okuyucu icin cok daha rahat olur.
    Uzun süre birakmayinca yazilar kocaman bir paket, bir apartman halinde görünüyor ve okuyanin ilk etapta gözünü korkutuyor. Öbür türlü gözleri fazla yormuyor hem, yazi uzun olsa da.

    Bilirim, bazen insan yazarken kendini kaptirir, yazar da yazar, farkina bile varmaz bunun.

    Ben buna kendi yazilarimda özellikle dikkat ederim hep. Sana da tavsiye ederim teyzesi:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hele araya bir iki fotoğraf da sıkıştırsa dadından yenmez di mi Ayşecim :)

      ( Konuyla alakalı olmasına gerek yok, sabah manzarası, evdeki kedi, gökyüzünde bulur falan da olur :)

      Sil
    2. Tesekkur ederim Ayşe Teyze, daha dikkatli olurum:)

      Zaten yazmama gerek yok fotograf koysam 500 tane senin daha cok hosuna gider anne:D

      Sil
    3. Heç de bile. Ben senin yazılarını çok seviyorum bi kerem :)

      Sil
  2. Ahhh yinmez valla Handan'cim:) Metehan belki diyordur "ne cekip koyayim ki simdi buraya...hep ayni seyler, agaclar, orman falan filan" ama bilmiyor ki o "ayni seyler" de olsa, onun etrafindaki o degisik yerler bize nekadar ilginc geliyor ve fotolarda görmek cok hos oluyor burada. Cicek böcek de olsa:)


    Bana katilan??? :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklisiniz da ben fotograf cekme ozurlusuyum biraz:D

      Sil
  3. Pratik zekana hayran kaldım, şu satır aralarına boşluk olaylarına katılıyorum, gözlüksüz okuduğumda satırlar karışıyor bende :))

    YanıtlaSil
  4. Quebec City güzeldir, yaşayanların fransızca aksanları çok gariptir :D Bol fotoğraf çek

    YanıtlaSil