24 Kasım 2015 Salı

Kar Tatilii - Snow Daay

Ne zamandır yazamadığımın farkındayım. Ama merak etmeyin geçen hafta evden burnumu çıkartmadım çünkü biraz hasta gibiydim kötüleşsin istemedim. Pazar günü de alışverişe çıktığımız sırada etraf ne kadar değişmiş diyordum ama nedenini çözemiyordum. Meğer ağaçların yaprakları dökülmüş. Hemen ne ara döküldüyse. Garipsedim tabii başta.

Neyse işte eve geldik pazar alışverişinden sonra. Film izledim. Güya erken başlatmıştım erken yatayım diye ama film de bitmek bilmedi. Ben yine 11 gibi yatağa giderken Shiann yarına kar bekleniyor belki kar tatili olabilir dedi. Heyecanlandım tabii. Bir yandan da dışarı bakıyorum. O sırada yağmıyordu. Ben de yattım.

Sabah ilk bi uyandım 7 gibi. Bi evi dinledim, sessiz. Kapıma baktım, altından ışık gelmiyor. Shiann kapının altından ışık gelmiyorsa uyanma boşuna demişti. Oh be diyip tekrar yatağa gömüldüm. Bir daha kalktığımda saat 9 buçuktu. Herkes hala uyuyordu. Ama ben yine de kalktım, kendime çay koydum ve pencereye koştum.

Vee şunu gördüm:








(Bu okuldan bir manzara, ama manzara manzaradır:D)


Şu ana kadar Kanada benim için başka bir şehir gibi bir şeydi. Biraz soğuk ama normal. Dünse birden başka bir kıtada olduğumu hatırladım. Sabaha doğru başlayan kar her yeri bembeyaz yapmıştı. Yerde 15 cm kar vardı. Ben de biraz evde bekleyip herkes uyandıktan sonra dışarı çıktım. Tabii öncesinde kafamda çınlayan anne sesine uyup kaşınana kadar giyindim:D. Kar küredim, araba camı temizledim ve yol açtım. Sonra da Ahna beni çekiştirmeye başlayınca onunla kar topu savaşı yaptık. Sonra da bir kardanadam yapıp adını "Kardanadam Steve" koyduk. Önüne de kardan Steve yazdık. Bunların resimleri Shiann'de olduğundan onları şu an koyamıyorum.

Sonra diğer arkadaşlarım dışarıda mı diye bakmaya gittim ama kimse çıkmaya yanaşmadı. Adamlar bayılmış kardan tabii. Bir de bana "Bu senin ilk karın, tabii seversin" diyenler çok oldu(neredeyse herkes). Ben de onlara "Ne ilki, Türkiye'de de kar var tabii ki. Yarışsak kayakta seni geçerim bile." falan tarzında cevaplarla iyice şaşırttım:D. 

Bunun ardından öğleden sonra yılbaşı alışverişine gittik ve ben kaldığım aileye, aile büyüklerine(onlara gidiyormuşuz yılbaşında) ve orada olacak diğer çocuklara hediye aldım. Bir de en çok dolaştığım 3 arkadaşıma bir şeyler aldım:D. Hiçbiri büyük değil ama önemli olanın boyutu ya da fiyatı fiyatı olduğunu sanmıyorum zaten.

Bugün de okula giderken ve dönüşte her karlara baktığımda tamam şimdi Kanada oldu diyordum. Bakalım ne zaman ben de bundan bıkacağım:D.


Snow Daay

Well I know that I couldn't write for a while but I wasn't well, so I stayed at home for whole week. But when we went out Sunday for shopping I noticed something different. Then I realized that the leeves had fallen.

Sunday night, while I was going to bed, Shiann said that it could be snow day the day after. I was so excited that I looked outside but there was nothing. So I went to bed. When I woke up like at 7 am, I first listened the house and there were no sound. Then I checked my door and there were lo light coming under it, which means no one was awake. I tought "Yeey, snow daay!" and went back to my sleep immidatly. I woke up again at 9 30. There were still no one awake but I got my tea and watched outside. What I saw is in the photos above:D.

Since I came here, Canada was like a new city. But when I see it covered with snow in just 3 or 4 hours, it became a different country. I stayed in to wait everyone to get up and I went outside. I helped cleaning the car and the path. Then I played with Ahna. We made a snowball fight and a snowman called "Steve The Snowman". And we even wrote the name under him with snow. Then I went to check if anyone was out but there were no one. They all don't like snow I guess:D. The most common reaction to me was "Of course, this is your first snow." which made me answer like "Of course not. We have snow in Turkey.  I can even beat you in skiing." And they went confused:D.

And today, every time I looked outside at the snowwhite fields, I feel like "Yep, this is Canada.":D

15 Kasım 2015 Pazar

İyi Ki Varsın Babacığım:)

İyi ki varsın babacığım:). Benim için yaptığın her şey için sana ne kadar teşekkür etsem azdır. Senden öğrendiğim şeyleri yazmaya çalışsam bu sayfa yetmez:).

Ben gitmeden önce bana demiştin sensiz ev aynı olmayacak diye. Niye ki demiştim, zaten ya uyuyorsun ya uçuşta. Olsun demiştin, görmesen bile birinin yan odanda olduğunu bilmek ayrı bir duygudur. Duygulanmıştım...

Her şeye bir planı bir fikri olan, her şeyi tamir edebilen, istediği her şeyi elde edebilen, bizim için elinden gelen her şeyi yapan canım babam. Sana sahip olduğumuz için ailecek çok şanslıyız bence. Seni çok seviyorum, iyi ki doğdun:)

13 Kasım 2015 Cuma

Quebec Notlar No.3 - Quebec Notes No.3

Evet gelelim son güne. Pazar günü sabah yine erkenden kalktık. 8:15'te oteli boşalttık ve yola koyulduk. Çok bir yere gitmedik. Eski bir katolik klisesi varmış oraya gittik. Brazilyalılar hemen üstüne atladılar tabii. Bense içerinin fotoğrafını çektim. İçeride servis yapıyor oldukları için çok bir yerini gezemedim ama kocamandı ve çok güzeldi.








Anca bunları çekebildim ama kocamaaandı.

Günün kalanındaysa eve döndük. Yolda biraz uyudum ama beni uyutmadılar ne uyuyorsun be diye:D Uzun lafın kısası çok eğlenceli olmasına karşın Quebec'te pek bir şey yapmaktan ziyade yollarda geçirdiğimiz bir geziydi:D. Ama dediğim gibi ben çok eğlendim.

11 Kasım 2015 Çarşamba

Quebec Notları No.2 - Quebec Notes No.2

İkinci gün ilkinden çok daha atraksiyonlu geçti. Sabah saat 7'de kahvaltı için kalktık. Gece 3'te yattığımız için pek iyi olmadı tabii:D. Ama işin iyi yanı otobüsümüz 11'de kalkıyordu biz de o saate kadar alışveriş merkezlerini gezdik. Arkadaşım küçük bir hoparlör aldı. Otobüste Old Quebec'e doğru giderken ondan bir çok şarkı açtık:D.

Old Quebec oraların en eski şehriymiş. Modern binaların yanı sıra çok güzel eski binalar da vardı. Oraya giderken bir köprüden geçtik ve arkadaşlarla tepkimiz "Aha çakma boğaz" oldu:D. Harbiden de küçük bir boğazı andırıyordu ama bizim manzaramızdan eser yoktu tabii ki. Şehri gezerken ise bir an kendimi İstanbul'da sandım. Sokaklar ve binalar Taksim taraflarını çağrıştırdı bende.

Kanıtlarım da var! (her binanın resmini çekemedim ama bundan daha fazlalardı)

















Fotoğraflara yorum yazmıyorum, kendileri konuşuyorlar zaten:D


Günün çoğunu yürüyerek ve sohbet ederek geçirdik. Bu sırada yolda "Free Hugs" tabelasıyla dolanan kişiler gördük. Yaklaşık 5 taneydiler ve biz de gidip hepsine sarıldık. Yalın'ın "bundan para mı kazanıyorlar?" tepkisiyse paha biçilmezdi:D.

Acıkınca bir Meksika lokantasına girdik. Acılı burrito söylemeye karar verdik. Bizim adana dürümden tek farkı o kadar lezzetli olmamasıydı:D. Mustafa ve Barkın acıyı fazla kaçırdıklarından zor bitirdiler:D. Günün kalanını da Tim Hortons'a gidip çay ve tatlı alıp sohbet ederek geçirdik.

Akşama doğru otobüse tekrar binip yakınlardaki bir stadyumda hokey maçı izledik. İzlemesi zevkli olsa da taktikten çok kafa göz girişmekten ibaret (ciddiyim, birileri kavga edince hakemler ayırmıyor) bir oyun gibi geldi. Favorim olduğunu söyleyemeyeceğim:D. Oyunda New Brunswick'ten bir takım ve Quebec City'den bir takım kapışıyordu. Biz doğal olarak New Brunswick'i tuttuk. Maçın sonunda 7-2 yendik ve Quebec taraftarlarından başkasını göstermeyen (ee yani onların stadı) kameralara bile çıkmayı başardık. Bizimkiler biraz abarttı tabii kutlama işini. Dayak yemeden çıktığımıza seviniyorum:D.

Geri dödüğümüzde saat akşam 10:30 civarıydı. Odalara çekildik hemen. Mustafa ve Yalın hemen sızdı ve biz Barkınla gece 4'e kadar felan sohbet ettik:D. Gezinin en eğlenceli günüydü.


Quebec Notes No.2

We woke up at 7 am. As we went to sleep at 3 am, ıt was a bıt hard:D. But the good thing was we got time until the bus moves, so we went to shopping. We just talked and wondered around. My friend bought a speaker for his phone so that we could listen to music in trip. And we did so.

While we were going to Old Quebec, the oldest part of the city, we listened to lots of music. We passed a bridge which was like the bridge in İstanbul but of course, view in İstanbul is more beautiful. The city itself was also like İstanbul, Taksim. It had lots of old and beautiful buıldings. I got some pıctures above.

We spent whole day by walkin, talking and laughing. We found some people with "Free Hugs" signs and we gave them hugs:D. When we got hungry, we went to a Mexican restaurant and ordered burritos. I haven't tried them before but they were like one of our food in Turkey, except Turkish food is better:D. After eating, we kept walking and find a cafe to sit and chat. It was a really good trip.

After Old Quebec, we went to a stadium to watch a hockey game. To be honest, hockey is not one of my favorite games. Although it was nice to watch, there were more fights (yeah, no one stops fights) then tactics. But it was nice anyway, and New Brunswick team defeated Quebec team. So we went crazy. I guess we were lucky as no one beat us:D.

After the trip, we went to our hotel at 10:30 pm and my two friends slept suddenly. Me and my other friend talked 'till 4 am:D. This was the best day of the trip.

9 Kasım 2015 Pazartesi

Quebec Notları No.1 - Quebec Notes No.1

Ya aslında hepsini tek yazıda da yazabilirim ama maksat konumu hemen bitirmemek. 3 günlük malzeme var burada:D. Aslında yok ama olsun.

Cuma sabah saat 5:30'da kalktım. Daha uyanamadan önceki günden hazırlamış olduğum çantamı aldım ve yola çıktık. 1 saat kadar yolun ardından daha anca otobüs varabilmiştik. Giderken her yer dolu olduğundan ben Mustafa ile oturuyordum. 1 saate yakın ondan bundan sohbet ettik. Ayrıca arada mikrofonu alıp tüm otobüse 10. Yıl Marşı, kolbastı falan çaldık:D.

Şimdi size yolun güzel fotoğraflarını atmak isterdim. Sırf annem yolu kaçıracaksın dedi diye uyumamaya bile karar vermiştim. Ama bir saat boyunca iki yanımızda da sadece ağaçlar olunca ve daha 7 saat yolumuz olduğunu öğrenince kalan yol boyunca uyudum.

Quebec'e vardığımızda saat geç olmuştu. Biz direk bir alışveriş merkezine bırakıldık. Herkes sevinçle saldırdı. Biz Türk tayfa (Barkın, Mustafa, Yalın, ben) direk yemeeek diye atıldık zaten. Bu sırada KFC'nin yanında PFK diye bi tavuk lokantası bulduk. Barkın'ın tepkisi eşsizdi:

"Aha bu da Pentaki Fried Kitchen"

Biz tabi ki yıkıldık:D. Zaten tüm gezinin en eğlenceli yanı Türk tayfa olarak gezmemizdi. Zaten 4 ergen takıldık desem anlarsınız herhalde:D.

Alışveriş merkezinin en komik anları arasında şunlar da vardı. Spor mağazasında kasaya gittim. Kasadaki bayan Fransızca başladı konuşmaya. Fransızca bilmiyorum dedim, özür dilerim sizi Fransız sandım dedi:D. Daha önce Çinli, Alman ve Brazilyalı falan sanılmıştım ama Fransız ilk oldu:D. Sonra yemek yemeğe gittik. Menüyü anlamadığım için kasiyere sordum İngilizce biliyor musun diye. Biliyorum dedi. Sonra da başladı Fransızca konuşmaya. Yav kardeşim ben sana zevk olsun diye mi sordum bunu şimdi:D. Ayrı bir komik olay ise  koskoca alışveriş merkezinde yaklaşık 3 saat geçirmemize rağmen neredeyse hiçbir şey almamış olmam sanırım:D.


Tek aldıklarım bu harika raket ve toplardı:D. (Oynayan kimse yok ama olsun ben duvarla bile oynarım, özledim ya:D)


Neyse oradan sonra otelimize geçtik. Otelde biz aynı dörtlü kaldığımızı öğrenince iyi eğlendik tabii ki:D. Uyuduğumda saat gece 3 civarıydı. Çok eğlenceli bir gündü ve bu daha sadece başlangıç...


Quebec Notes No.1

I'm going to write my 3 days Quebec trip in three parts so I could write more:D.

But first day we nearly did nothing. I got up at 5:30 in the morning and went to bus. Our trip was 8 hours of travelling in which I usually slept. I sat with my other Turkish friend Mustafa and we talked for an hour and we played some songs for whole bus.

It was very late when we arrive there, so we just went to a big shopping centre. I only bought the tennis racket above:D. But most of the time, me and my other three Turkish friend hang out and had fun. It was great to talk with other Turkish boys.

In mall, some of the cashiers thought I was French and tried to talk French:D. I was mistaken to be German, Brazil or Chinese but this was the first time that someone though I was French:D.

While we were there, my friends and I saw a chicken restaurant that looks like KFC but named PFK. And my friend's words were the best:

"Here we have Pentaki Fried Kitchen."

After the mall, we went to our hotel. We four Turkish boys stayed together which means "Party Hard!":D.

My first day was lots of fun and it was just a beginning...

4 Kasım 2015 Çarşamba

Türk Aklı - Turkish Mind

Yine sıradan bir hafta geçip gidiyor(ama cuma günü Quebec City yollarındayım, pazartesiye yazacak çok şey olacak:D). Ben de bugün yaşadığım tuhaf olaylar dizisi üzerine pratik zekaya değinmeye karar verdim. ÖNEMLİ NOT: bundan sonraki kısımlar yüksek düzeyde ego içerir, katlanamayacakların uzak durmasını şiddetle tavsiye ederim:D.

Şimdi olayların ilki bilgisayar dersinde oldu. Bizim okulda ders esnasında telefonlarıyla uğraşan bir çok çocuk olduğundan okul müdürümüz öğretmenlerin isterlerse telefonları toplayıp ders çıkışı geri verebileceklerini duyurdu. Tabii ki bir çok öğretmen bu fikrin üstüne atladı. Ve bir çok öğrenci de homurdandı:D. Bilgisayar öğretmeni bu öğretmenlerden biriydi. İyi hoş telefonu alıyorsunuz da, arkadaşım bilgisayar dersinde o kadar şey yazarken(10 parmak yazı programı canımı çıkartıyor) müziksiz olmuyor ki. Böyle düşünen tek ben olmayacağım ki diğer arkadaşlarımdan da müzik izni isteyenler oldu. Öğretmenin cevabı kesindi; telefon yok. Şimdi burada dahiyane bir şey bulmuşum gibi yapmayacağım(o ikinci olayda). İyi o zaman dedim kendimce, kulaklığımı çıkarttım çantamdan bilgisayara taktım. Telefon yasak da bilgisayarda internet var. Açtım Youtube'tan şarkı miximi olay çözüldü:D. Olayın komik yanlarına gelecek olursak. İlk olarak öğretmen beni gördü yanımdan da geçti ama ya zaten diğerlerinden önde olduğumdan ya da çalıştığımdan bir şey demedi(maazeretim de hazırdı tabii). İkincisiyse yanımdaki arkadaş çok tuhaf bir bakış attı bana. Efendim dedim. Ne yapıyorsun dedi. Müzik dinliyorum dedim çok barizmişcesine(ki öyleydi yani). Nasıl dedi. İnternetten dedim yine basitçe. Bana bakışı vardı, görseniz atomu ayrıştırdığımı falan düşünürdünüz:D. Sonra o ve bir kaç kişi daha beni kopyaladı.

İkinci olaysa (benim favorim) beden eğitimi dersinde oldu. Derste bir oyun oynadık. Oyunda avuç içi büyüklüğünde bir kum torbası alıyorsun ve başının üstüne yerleştiriyorsun. Onu düşürmeden diğerlerini ebelemeye çalışıyorsun. Ebelenirsen ve ya torba düşerse ve ya torbaya dokunursan yanıyorsun. Ben torbayı alınca ilk bi denedim. Yok anacım olmuyor, kayıyor sürekli. Kuralları iyice dinledim. Bir çok kural sayıldı, bu da demektir ki oyun herkesin bildiği bir oyun değildi. Kuralları duyar duymaz bir açıklık yakaladığımı fark ettim. Torbaya dokunamıyoruz ama o bir yere dokunamaz diye bir kural yok. Aynı zamanda duvara dokunamazsınız kuralı da yok. Herkes yer seçerken kendine ben spor salonunun bir köşesine gittim. Başımı iki duvarın kesiştiği köşeye dayadım. Böylece bedenim ne kadar oynasa da torba kafamda kalıyordu. Oyun başladı. Ben bekledim. Son 6-7 kız kalınca anca beni fark ettiler. Oyun tek kişilik olmasına rağmen kızlar takım kurmuşlardı resmen. Kimin kimi eleyeceğini düşünürlerken beni fark ettiler. Hoş, çünkü bunu kafalarına takmaları gerekmedi. Ben hepsini eledim:D. Yerimde durdum. Bana üçer üçer falan geldiler. Ebelemeye çalıştıklarında belimi esnetip kaçındım, zaten beni ebelemek için ani hareket ettiklerinde başlarındaki kum torbaları düştü. İlk oyunu böyle rahatça aldım. Bazıları hileci dedi tabii ki ama hey, kimse taktik kullanamazsın demedi. İkinci maçta herkesi kendime düşman etmemek için en ortaya geçtim. Tahmin ettiğim gibi ilk bana saldırdı herkes. Tabii ki bu da planın bir parçasıydı, riskli bir planın:D. Elendim hemen. Ama olay şu ki ilk 5 dakikadan sonra her dakika elenenlerden birini canlandırıyordu öğretmen. Ben de onun önünde elenmeye özen göstermiştim ve yanına geçtim. Saati kontrol ettim ve vakti gelince beni alır mısınız dedim. Olur dedi. Girdiğimde 4 kişi kalmıştı ve 3'ü birini kovalıyordu. Ben arkalarından yaklaşıp onlar birbirini sıkıştırmaya çalışırken 2'sini eledim. 3. arkadaş benden kaçarken son anda yana atılıp onu da eledim. Başımdaki az daha düşüyordu ama kayganlığına alışmıştım eğilip bükülüp bir şekilde toparladım:D. Son olarak Chloe ile ben kaldık. Yaklaşık 1 dakika boyunca birbirimizin çevresinde döndük. Sonra oyuna Anna dahil oldu. Chloe bana dedi ki gel ilk şunu aradan çıkartalım. Bana uyar dedim. Anna'yı köşeye sıkıştırmaya başladık. Böyle bir durumda en iyisi sırtını duvara vermektir. Ama Anna'yı taktikten ziyade harekete başvuracağını bilecek kadar iyi tanıyordum. Dolayısıyla Chloe onun kaçış yönünü kaparken ben de ona yaklaştım. Bana ulaşabileceği bir mesafede durdum. Ama olay şuydu ki bana hızla hamle yapması gerekiyordu aksi taktirde yavaşça geriye kayabilirdim. Tabii hızlı davranırsa da benim de hızlı davranmam gerekiyordu. Ben yine de bu riski aldım ve tahmin ettiğim üzere Anna bana davrandı. Hızlıydı ve bu yüzden hızla tüm karnımı geriye çektim. Az daha torbam düşüyordu ama toparlamayı becerdim ve tahmin ettiğim üzere Anna torbasından oldu. Sonra biz Chloe ile yine bir süre çevremizde döndük. Bir kaç girişimindan kaçınıp son anda onu ebeledim ama zil çaldı. Öğretmenimiz benim hareketimi görmemiş olacak ki berabere ve geçen el Metehan kazandığı için galip Chloe dedi. Yine de ben kazandığımın farkındaydım:D.

Evet şu an saçma bir oyunu savaş taktikleri açıklarmış gibi açıklamış olabilirim ama her anından zevk aldım diyebilirim:D. Muhtemelen pazartesiye kadar yazamayacağım ama bu çok da yeni bir olay değil:D.




Turkish Mind

It was a regular week but I want to tell you about some events that happened today. WARNING: These parts will contain lots of ego, stay away if you can't stand it:D.

First one happened in computer course. Our principal let teachers to take away students phones for their course. Well, as you can expect, lots of teachers were happy and lots of students were not:D. Our teacher was one of them too. He took our phones away. Everyone was complaining about can't listening to the music. I would like to say thay I had a great and incredible idea but I hadn't. I just plug my earphones in the computer and open a song from Youtube:D. The weird part is none of my friends had thought it and they were confused:D. Then some of them copied me. And I guess my teacher saw me but he said nothing:D.

Then the other events happened in P.E. We played a game in which we put a hand-sized beanbag on our heads. Then we tried to tag each other. If you get tagged or your beanbag slide over your head, you lose. So when then game begins, I went the corner of gym and put my head between two walls where it can be safe. Then I waited. They didn't notice me 'till there were only girls left(they were a team even the game was not a team game). They tried to tag me 3 by 3. But I made them all loose by sliding their beanbags while they were teying to tag me:D. So I won the first game.

In second game, I stood in the middle, leaving my strategy behind. Obviosly I was the first one get tagged. Of course it was a plan too. I waited 'till there were so less people that our teacher decided to revive some tagged ones. As I was first one go out, I got in first. I tagged 2 kids who were too focused to tag another. Then I tagged another one who was trying to escape. Then there were only me and one kid. It took too long but I managed to tag her. So I won twice:D.

It was a very enjoying day. Now I'm leaving to go to Quebec City. See you on Monday:).