30 Ekim 2015 Cuma

Yok, Boş Durmadım - Nope, I Did Something

Basketboldan gelince yorgun argın atmışım kendimi eve yazmak aklıma gelmedi dün. Bugün de unutuyordum az daha:D. Annemin de bloğunda yazdığı gibi, 29 Ekim'de boş durmadım. Nasıl durabilirim ki? Bizim için bu kadar önemli bir günde yurtdışında olmamı mazeret edinecek değilim ya! Aslında bana bıraksalar bildiğin tören düzenlerdim okulda da abartıya kaçmayayım dedim:D. Bu nedenle 29 Ekim'de küçük çaplı bir etkinlik düzenledim. İlk öncelikle okula türk bayrağımı giyerek gittim. Umduğum gibi milletin dikkatini çekemedim ama gidip "Bunun ne olduğunu biliyor musunuz' Neden giydim sizce?" tarzında fantastik sorularla bazı insanların kafasında soru işaretleri uyandırdım(bu işaretler kıyafetle alakalı olabileceği gibi "Bu napıyo ya?" tarzında da olabilir tabii). İlk dersime Shiann giriyordu. Ben de ondan izin alıp anonslardan sonra tahtaya çıktım. Öncelikle küçük çaplı bir konuşma yaptım(kimsenin ilgisinin dağılmasını istemediğimden kısaydı). Konuşma şöyleydi(orjinalini merak edenleri daha da aşağı alalım:D):

"Arkadaşlar, bugün bayrağımı çok daha büyük bir gurur ile taşıyorum. Çünkü bugün benim ve tüm Türkler için çok önemli bir gün. 92 yıl önce, 29 Ekim 1923 tarihinde, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk bize özgür irade ve demokrasi getirdi. 92 yıl önce bugün, Osmanlı İmparatorluğu Türkiye Cumhuriyeti oldu(tamam dürüst olalım, tam olarak böyle olmamış olabilir ama bilge bir adamın bir zamanlar dediği gibi, en iyi hikayeler abartılmayı hak eder). Bu şanlı günümde benimle birlikte Türk Milli Marşı'nın karşısında saygı duruşuna geçer misiniz?"

Sonra da İstiklal Marşı'nı çaldım telefondan. Tüm arkadaşlarıma bir kez daha teşekkür etmeliyim çünkü kendi marşları sırasında düzgün durmayanlar bile benim için saygıyla durdular. Bu 2 dakikalık(belki daha da kısa) törenciğimin ardından derslere geçtik doğal olarak. Gün içinde birçok kişiye bugünün önemi anlattım. Bazılarına sadece söylemekle yetinirken merak eden öğretmenlerime ve arkadaşlarıma Kurtuluş Savaşı'ndan, Atatürk'ten ve İstiklal Marşı'nın ardında yatan diğer her şeyden bahsettim. Anlamamalarına rağmen herkes marşımızın şanlı bir yanı olduğu konusunda hem fikirdi. Günün sonunda eve dönerken kendimle gurur duyduğumu söylesem abartmış olmam:D. Tabi bunu beni yolda görenler direk söyleyebilir. Şayet sanki t shirt değil de bayrağın kendisi taşıyormuşum gibi dik durarak sağlam adımlarla yürüyordum. Bunu fark ettiğimde ben de az gülmedim değil tabii:D.


Merak edenlere(yani anneme) işte o gün ben:D
(Fotoğrafı nasıl çektiysem artık, daha tuhaf görünemezdim herhalde)


Nope, I Did Something

I was too tired after basketball course that I didn't even remember to write my blog. But don't worry, I did something for October The 29(for all of my friends who may not know, October The 29 is our Republic Day). I would like to make a huge celebration but it would be weird:D. So I decided to make a little one. First I wore my flag. And then, my first lesson was Engilsh. So I asked Shiann if she could let me play our national anthem. Hopefully she let me. After the announcements, I stood in front of the class, making a short speech(I didn't want them to get bored). It was like this:

"Today my friends, I'm carrying my flag even more proudly then ever. Because today is a very important day for me and for all the Turkish people. 92 years ago, in 1923 October The 29, our great leader Mustafa Kemal Atatürk had brought us independance and democrasy. 92 years ago today, Ottoman Empire became Turkish Republic. So, in this glorious day of mine, will you stand with me for Turkish National Anthem?"

Then I played our anthem from my phone. Thankfully, they all stood with me. I'm very glad that they did and showed respect. After that, our lesson started. That day, I talked to lots of people and told them about Independance War, Atatürk and our anthem. Althought they didn't understand, everyone agreed that our anthem is glorious. And on my way home, I was walking proudly as if I was carrying the real flag.

25 Ekim 2015 Pazar

Hepimiz Çocuğuz Ama Hiçbirimiz Aynı Değiliz!

Bugün güzel ve eğlenceli bir gündü. Sabah yine erkenden kiliseye gidip saatlerce dışarıda turladım. Akşam yemeğine bir toplantı vardı o yüzden eve dönmedik. Yemeği dışarıda yedik ve mağazaları falan gezdik. Sonra da toplantıya gittik. Exchangeler ve kaldıkları ailelerin katıldığı bir toplantıydı. Yarışmalar da vardı ve Türkler olarak çok eğlendik. Mesela iskambil kartları dağıtarak bir oyun oynadılar. Biz ne olduğunu pek umursamadık. Ben elimdekilerin tam 21 ettiğini görünce bizimkilere gösterdim ve elimizdekilerle 21 oynadık:D çok eğlenceliydi tabii.

Ama günün asıl olayı az önce yoldayken oldu. Hemen yazmamın nedeni de unutmak istememem. Shiann, ben ve Ahna bir arkadaşlarının arabasıyla eve dönüyorduk. Küçüklüklerinden bahsediyorlardı Shiann ve arkadaşı. Shiann çok utangaç olduğunu ve hala daha tam aşamadığını söyleyince arkadaşı da "ama sen öğretmensin" dedi. Shiann de eliyle bir küçümseme işareti yaparak "çocukların karşısında olmak çok daha kolay" dedi. Sözünden ziyade işaretine alındığımdan "Bizim yetişkinden ne farkımız var biz de bireyiz sonuçta" dedim. "Yetişkin değilsizin sonuçta çocuksunuz, çocukları anlamak daha kolay" dedi. "Hiç de bile, bir çocuğun düşüncelerini anlamak çok daha zordur."dedim. "Hayır değil. Biz de çocuktuk, sizi çok rahat anlayabiliyoruz." dedi. "Çocukları küçümsüyorsunuz bence. Tamam siz de çocuktunuz ama siz biz değildiniz ki. Bizimle aynı şartlarda büyümediniz ve bizimle aynı görüşü paylaşmıyorsunuz. Bizi tahmin edebilirsiniz ama tam anlamıyla anlayamazsınız. Tıpkı yetişkinler gibi" dedim. "Tüm çocuklar aynı düşünüyor, aynı numaraları ve mazeretleri kullanmaya çalışıyor mesela." dedi. "Tüm öğretmenler de aynı kalıpları kullanıyor sürekli, bu sizi aynı mı yapar?" dedim. Biraz durdu, "Sonuç olarak ben senden büyüğüm ve benim yaşıma gelip çocuk sahibi olunca ne demek istediğimi anlarsın." dedi. "Bakın bu da öğretmenlerimi bir tartışmada yenersem bana verdikleri cevabın aynısı, onlarla bir misiniz?" dedim. Hepimiz güldük ve konuşma bitti.

Şimdi bizi dinleseydiniz, güler yüzlü tavrımdan sırf laf olsun veya birini yeneyim diye konuştuğumu düşünebilirdiniz. Ama bu tartışmayı tartışma kazanmış olmak için yapmadım. Tartışmaları severim ve kaybetmeye katlanamam çünkü inatçıyımdır:D Orası kesin zaten. Ama beni içten içe sinirlendiren şey en baştaki ve konuşma boyuncaki küçümseme jest ve mimikleri oldu. hiçbir zaman ben her şeyi bilirim modunda dolaşmamışımdır ve benle aynı fikirde olsun olmasın büyük küçük herkesin sözlerini dinlerim(evet annem buna karşı çıkacak ama öyle, merak etme uygulamayı unutsam da seni de dinliyorum anneciğim:D). Büyüklerime ve tavsiyelerine karşı saygılıyımdır, sonuçta siz bizden daha çok şey biliyorsunuz. Ama en nefret ettiğim söz "Biz de çocuk olduk."tur. Tamam, sınavda kopya çekmeye çalışan çocuğu, derste gizli saklı iş yapmaya çalışanı ya da ne biliyim bazı durumlarla karşılaşanları anladığınıza eminim. Ama sorun şu ki, bazı insanlar her durumda çocukların aynı basit şeylerden ötürü bazı davranışları yaptığını düşünüyor ve hepimizi aynı görüyor. Bu davranıştan nefret ediyorum. Özellikle bu son lise yıllarımda o kadar çok değişik insan tanıdım ki bunun ne kadar yanlış olduğunu anlıyorum. Hatta bazı insanlar o kadar ileri gidiyor ki mutsuz bir kız görünce direk "Sevgilisinden ayrılmıştır, derslerden düşük almıştır. Abartıyor geçer." veya mutsuz bir oğlan görünce "Kız peşinde koşmuştur, oyunu bozulmuştur, iddia kaybetmiştir." diye düşünüp daha sorunu bile sormadan umursamayıp geçiyorlar. Herkes çocuktu, ama herkes aynı kişi değildi. Herkes aynı imkanlara, görüşlere sahip değildi. Herkesin hayalleri, sevdikleri ve büyüdükleri ortam da aynı değildi. Yani bir çocuğu tahmin edebilirsiniz ama kesin olarak anlayamazsınız, tıpkı bir yetişkini anlayamayacağınız gibi. Ben bu konuda çok şanslıyım çünkü çok güzel bir aileye ve çevreye sahibim.  Benim ailem beni hiç yaşım küçük diye küçümsemedi ve küçümsemezde(veya bunu çok iyi bir gizlilikle yapıyorlar :D). Bu konuda bana katılmayabilirsiniz. Haksız veya yanlış olduğumu düşünüyorsanız bunu "Büyüyünce anlarsın" diye kestirip atmak yerine düzgünce açıklarsanız sizi can kulağıyla dinlerim:).

23 Ekim 2015 Cuma

Ziyafet, spor, dans - Feast, sport, dance

Şimdi başlık ne alaka. Esasında dünü özetliyor. Niye dünü? Çünkü akşam 11'den sonra internetim yok dün yazamadım:D. Baya yoğun bir gündü. Üçüncü derste ziyafete çağrıldık. Tabi benim kafam iyice karıştı bu ne ya diye. Gittiğimizde öğrendim ki dün onların first nation(kızılderililer oluyo kendileri) için verdikleri bir ziyafetmiş. Veya first nationların verdiği. Orayı tam anlamadım. Yemekten önce bir adam gelip bizimle eğitimimizin önemi hakkında bir konuşma yaptı. Adamı çok kolay aklınızda canlandırabilirsiniz. Aklınıza bir kızılderili filmi getirin. Oturan Boğa'yı alın. Üstündeki yerel şeyler yerine gömlek ve kot pantolon giydirin. Saçlarını da arkasından beline kadar toplayın. Eline de bir davul verin. İşte böyle yaşlıca bir adamdı:D. Adını bilmesem de kendisiyle tanıştığım için çok memnunum. Çok iyi biriydi. 
Ziyafete geçtik konuşmadan sonra. Ziyafet dediğime bakmayın adı öyle sadece. Esasında kendisi bir parça yemekten ibaretti. Ama şimdi koca okulu nasıl doyursunlar di mi:D. Yemeğin ilginç yanı moose(yani sığın veya mus) eti olmasıydı. Ama tadı da görünüşü de bildiğimiz dana eti gibiydi. Pek bi fark hissetmedim şahsen ben.
Okuldan sonra dün basketbol takımı alıştırmaları başladı. Ben de katıldım tabii ki çünkü yapacak daha iyi bir şeyim yoktu:D. 24 kişinin olduğunu, çoğunun iyi oynadığını ve benim 4 yıldır oynamadığımı hesaba kattığımızda fena değildim ama takım seçmeleri olursa seçilmeyeceğime eminim:D. Yine de çok eğlendim ve uzun zamandır oynamadığım için bir nevi özlemişim diyebilirim. Seçmeseler bile oradan şutlanana kadar gitmeyi sürdüreceğim.
Antremandan sonra akşam halloween dansı vardı. Dürüst olacağım kendimi bildim bileli (doğum günü partileri haricinde:D) partilerle veya danslarla hiç işim olmamıştır. Dans etmeyi de oldum olası becerememişimdir zaten. Peki ben orada ne arıyordum. Aslında bunu bana da sordular ve hiçbir fikrim yok. Sanırım daha iyi plan olmadığından ve bir daha katılamayacağımdan katıldım:D. Katıldım dediğim de bir saat kadar birilerinin arasına kaynamaya çalışıp beceremedikten sonra bir kenara oturup müzik dinlemekten ibaretti ama her türlü değişiklik evde oturmaktan iyidir:D.
İşte böyle tuhaf bir gün oldu. Bugün de esasında Haunted House(korku evi) davası vardı okulda ama vaktinde beni götürebilecek kimse yoktu ve hiçbir arkadaşımda gitmiyordu. Ben de boşverdim. Zaten çok da merak ettiğimi söyleyemeyeceğim:D.


Feast, Sport, Dance

What is the title about? Acually it pretty summorizes my yesterday. At the third course, they called us for a feast. By feast I mean some food of course, how can we expect them to feed all of us?:D. We got moose meat for meal. I thought it would be somethıng different but it wasn't. It was same as beef for my opinion:D. But before the feast, there was a first nation (you may call Indian) to speak with us. He said that it was a feast for first nation people or a feast of first nation, I couldn't exactly get ıt. To describe him, he was a typical Indıan from any movie that you know. Instead of wearing a traditional outfit, he was wearing a shirt with jeans. Althought I couldn't catch his name, I'm glad that I met him as he was an amazing person. 
After the school, we got our first basketball practise. Well I wasn't playing for four years and there were 24 kids who was really good at. But after all, I guess I was fine and I really enjoyed it. I don't think that they will choose me for the team but I will be there till they kick me out:D.
And after all of these, there were a halloween dance. To be honest, I'm not into parties or dancing and I cannot dance. Then why was I there? Well even I don't know the answer. It's probably because I won't have another chance to join one. By join I mean trying to join some groups but failing and sitting somewhere listening to the music:D. But everything different than a daily routine is nice:D.

16 Ekim 2015 Cuma

Gerçekten Hiçbir Şey Yapmıyorum:D - Really Empty Days

Niye yazmıyorum. Başlığın da anlatacağı üzere gerçekten boş bir haftaydı. Kalk, kahvaltı yap, okula git, eve gel, ders çalış, film izle ve ya oyun oyna, yat:D Ama sonra aklıma geldi ki, bir günümü de yazsam herhalde size sıradan gelmez:D O yüzden yazıyorum.

Bugünden örnekle yola çıkacağım:

Sabah saat 7'de uyandım. Ama kalkma saatim 7:15 olduğundan yatakta kıvranmaya devam ettim. Sonra kıvranma mazeretim de kalmayınca kalkıp üstüme bir şey alıp(malum soğuk) mutfağa gittim. Ahna ile Shiann'in günlük "Acele et servisi kaçıracaksın" tartışmaları eşliğinde (Sürekli bana annemi ile Bilgiç'i hatırlatıyor oluşları nedeniyle tartışmalarını gülerek izliyorum:D) geleneksel kahvaltım olan peynirli sandviçimi yedim. Peynir dediğim de dilim cheddar zaten. Sonra zaten hazır olan çantamı alıp kapının girişine koydum. Su şişemi doldurdum. Beden eğitiminde giyeceğim rahat kıyafetlerimi aldım yanıma. Ahna 7:45 gibi çıkıyor. Biz de Shiann ile 7:50-55 arası çıktık. Okula gelince ilk iş kıyafetlerimi dolabıma koydum. Sonra İngilizce sınıfına gidip kitap okudum. Normalde düzgün kitabım vardı ama bitirdiğim için Özdemir Asaf'ın şiir kitabını okudum. Dayanmadı tabii bir ders ama çok güzel olduğu için defalarca okudum:D. Kalan zamanda şiirden sınav olduk. Gördüğüm en basit sınavdı diyebilirim. 20 üzerinden 23 aldım bonus sorularla beraber:D. Sonra bilgisayar dersine geçtik. Zaten her şeyi bitirdiğim için Isaiah'a yardım ettim biraz. Biraz da 3D tasarım programıyla ev, parkur vs inşaat ettim:D. Sonra fen dersinde sunum yapacaktık. Benim sunumum yağmur ormanları hakkındaydı. Bazıları 2li bazıları benim gibi tekli olmak üzere 8 grup vardı. Şimdi size zamanı sekize bölüp herkesin eşit derecede anlattığını söyleyebilirdim ama öyle olmadı:D. Benim sunumum yarım saat sürdü, yağmur ormanlarını çok ayrıntılı anlattım çünkü sınıf kitabımızda geçmiyordu. Ben de olacağından değil de merak eden varsa yardımcı olayım dedim. Kalan yarım saatte de diğerleri sundu. Sonraki ders beden eğitimiydi. Dersde bol bol egzersiz yaptık ve bu yüzden ondan sonraki yarım saattlik çalışma boşluğu boyunca uyudum:D. Son dersim de matematikti ve onda da tüm soruları hızla cevaplayıp, koskoca haftasonu ödevini 10 dakikada bitirip müzik dinledim:D. Bir ara bana "yok artık inanmıyorum bitirmiş olamazsın" dediler. Ben de onların sırasına defterimi fırlattım:D. Çok komik bir olaydı:D.

Evet bütün günüm bundan ibaretti:D Şimdi evdeyim, yemek yedim. Biraz Ahna ile oynadık. Şimdi de film izleyeceğim:D


Really Empty Days


Well I didn't write as I did't do anythıng:D. But I thought that maybe my usual days are different for you:D

So here I'm writing about my day:

Today I woke up at 7:00 but I got up at 7:15 so I just stood still in the bed. After getting up, I went to the kıtchen to have my usual breakfast whıch ıs cheese sandwıch. Whıle I was having my breakfast, I watched Ahna and Shıann to do theır usual conversation about "Hurry or you will be late"(I always watch them with smiling as they remind me my mum and brother:D). Then I got my backpack, I filled my water bottle, took my gym clothes and put them near to the door. Ahna left in 7:45 and we left in like 7:50/55. My first course was English. I read my poetry book first and then we had an exam whıch was really easy. I got 23 over 20 with bonus questions:D. Then we went to computer course. I had already finished my work so I sat next to Isaıah to help him and draw some houses with 3D drawing program. Then we went to science course. There were 8 groups to make their presentation. I would like to say that everyone did it in the same time but I can't:D. I did mine for like half an hour and then the others made theirs in the other half. My presentation was about rainforests and it was really detailed. Because there wasn't anythıng about them in our course book so I though maybe somebody is wondering about them. Then we went to PE course. We did lots of excersizes and I was so tired that I slept in the half hour study block. Our last course was Math. I did all of the questions on the board and finished my whole weekend homework in ten minutes. Then I listened to the music.

Yes this is all I did today and nearly the whole week:D.

10 Ekim 2015 Cumartesi

Her Yer Fotoğraf - Photos Everywhere

Tamam bu sefer yazı yazmama gerek bile olmayacak. Sadece fotoğraf:D Ama açıklama isterseniz, bugün bir ormana gidip yürüyüş yaptık. Uslu uslu patikalarda yürüdük. Dersem bana inanmayacaksınız tabii ki:D Şahsen patikaya adımımı bile atmadım. Ağaçlara ve kayalara tırmandım, sağdan sola atladım ve kimsenin gitmediği yerlere gidip en iyi pozları çektim:D. Mesela herkes uslu uslu akarsuya tepeden bakarken ben dibine kadar gidip, buz gibi suda elimi yüzümü yıkayıp bir de karşıya geçtim:D. Uzun lafın kısası çok eğlendim:D. Gönül ister ki tüm fotoğrafları koyayım ama o bir asır sürer herhalde. Maalesef bu kadar ile yetineceğiz:D.

Dünden başlayayım ilk:


Bu şey dev bir ıstakoz:D


Istakozun çevresinden kareler(dikdörtgenler esasında)




Kayacıklar.



Benim mükemmel alışverişim.

Ve şimdi de orman:




Bir numaralı örnek: Herkesin kullandığı köprü ve onu aşağıdan çeken Metehan.


Bir numaralı örneğin kanıtı: Aha ben su kenarındayım:D


Bu benim tercih ettiğim yol:D






Bu da onların yolu:D



Yine ben (tarihi not edin selfie çektim üstelik iki tane!)


Bu manzaraya tüm gün bakabilirdim, tabii rüzgar beni fırlatıp atmazsa.


Burayı ben keşfettim, kesinlikle bir patika değil çünkü kimse gelmedi :D


Hobbit evi!


Şimdi bu su doğrusal bir açıyla akıyorsa ben neredeyim? Tabi ki bir kayanın üstünde:D
not: Hiçbir şekilde kayıp düşmedim, sağlamım.



Bu kadar dik bir merdiven vardı, ben de kenardaki ağaçlardan aşağı indim.




Şimdi derseniz ki kimse mi sana engel olmadı, Colin beni ilk seferinde uyardı. Ben de bir şey olmaz dedim. Niye herkes gibi patika kullanmadığımı sordu. Cevabım süperdi tabii ki "Paths are for the ones who don't know where to step (patikalar nereye basacağını bilmeyenler içindir)". Colin de güldü ve peki o halde dedi:D. Sonuç olarak çok güzeldi. Aslında o dik merdivenin bittiği yerden daha da aşağı inip şelalenin karşısına geçip bir kayaya tırmanarak verdiğim bir poz da var ama maalesef o Colin'in fotoğraf makinesinde:D


9 Ekim 2015 Cuma

Bir Istakoz, Bir Avuç Kaya ve Bolca Eğlence - A Lobster, A Couple of Stones and Lots of Fun

Bugün geziye çıktık. Nereye demeyin hiçbir fikrim yok. Ama bütün Exchangeler bir otobüse doluştuk ve sabah 7'den itibaren akşam 9'a kadar yolların altını üstüne getirdik. Arkaya altı Türk doluşunca biz nereye gittiğinin bir önemi kalmıyor haliyle:D. Gittiğimiz yerler fena değildi ama bizim grup olmasa hayatta gidilmezdi yani. İlk olarak kocaman bir ıstakoz heykeli görmeye gittik. Heykel ve manzara güzeldi. Yalnız bize 1 saat verdiler ve 10 dakika sonra "eee şimdi?" moduna geçtik. Çekildik bir kenara sohbet ettik:D. Sonra bir mısır tarlasına gittik. Labirent şeklinde yapmışlar. Çok eğlendiğimi söyleyebilirim kaybolurken:D. En sonunda çareyi daha önceden bizim gibi "Bu ne ya böyle?" diyen insanların açtığını tahmin ettiğim yarıklardan geçerek dümdüz çıktık. Tabi her duvardan geçişimizde bir "Allah'ım lütfen kordinator burada olmasın." dualarını da es geçmemek lazım:D. Çıkışta ben bir balkabağı silahı buldum kocaman topumsu bir şeydi. Onunla 1 el bir arabaya ateş ettim. Hepimiz basit bir şeydir demiştik ama alet tetiğe basmamla gök gürültüsüvari bir sesle kabağı son hız fırlatınca hepiniz yerimizden hopladık:D. Orada iki saat (on beş dakika labirent, on beş dakika mağza ve bir buçuk saat sohbet) geçirdikten sonra da değişik birkaç kayayı görmeye gittik. Gezinin en manasız kısmıydı esasında. Kayalar suyun yükselmesiyle oyulmuş marakaslara benzeyen şeylerdi. Güzellerdi ama bize orada da iki saat verdiler ve biz yine bir buçuk saat bir kenarda oturduk. En sonunda büyük bir mağazaya vardık ve orada da iki saat verdiler. Yemek yedik. Ben bir iki parça eşya aldım. Aslında almam gereken bir iki şey daha vardı ama Qubec'e gidecekmişiz ve Mustafa orada daha rahat ve ucuza bulursun dediğinden aramadım. Bir de mangal alıp haftasonu mangal yapmayı amaçlıyorduk ama mağzalarda dolanırken onu unuttuk artık bi dahakine bir yerden buluruz dedik:D.
Peki şimdi 1 saat Istakoz, 2 saat mısır, 2 saat kaya ve 2 saat mağaza. Geri kalan 7 saate ne oldu derseniz otobüste ya kendi aramızda ya da Brazilyalılarla karşılıklı konuşup atışmakla geçti. Ama kesinlikle eğlenceliydi:D.

Dip not: Resimlerim var ama maalesef yarın koyabileceğim çünkü 11den sonra wi-fi'yı kapatıyorlar:D

A Lobster, A Couple of Stones and Lots of Fun

Well today we were on roads from 7 am to 9 pm with all the exchanges. It was lots of fun as we sit together as Turkish Team in the back of the bus. We went to see a giant lobster. Then we went to see a corn field which is like a maze. We got lost :D. Then I shoot with a pumpkin gun. It was awasome. Then we went to see some stones which are effected by water when it rises. They were thin in the bottom and thick at the top. It was weird. Then we went to a shopping mall. I didn't buy much as Mustafa said that I could find all the stuff that I need when we went to Qubec. He said that it would be easier to find and cheaper to buy there. And then we came back.
We spent like 7 hours in the bus. It may seem like borind but it was awasome. It was great as we all together with the other Turkish student. If they weren't there, I would probably not go:D.

Note: I will add pictures tomorrow as I don't have wi-fi now.

4 Ekim 2015 Pazar

EN İYİ YEMEK! - BEST MEAL EVER!

Bugünün aslında hiçbir özelliği yok. Beni her pazar olduğu gibi sabah erkenden kaldırdılar ve kiliseye gittik. Ben dışarıda müzik dinliyip kendimi zamanımı boşa harcamadığıma ikna etmeye çalışarak 3 saat geçirdim. Sonrasında otele gidip orada yemek yedik. Daha doğrusu onlar yediler. Otel çok pahalı ve porsiyonları çok büyük. Ben de çok aç değildim ki aç olduğumda bile bitiremiyorum. Boşuna ziyan olmasın diye bir şey yemedim. Evde kendime sandviç yaparım derken aklıma omlet fikri geldi. Alışveriş merkezindeydik ve ben gidip peynir baktım. Kanada'ya giderseniz boşuna peynir aramayın. Adamların yedikleri tek peynir ya ince dilimli cheddar ya da peynir çubuğu diye sosis şeklinde cheddar. Ben tabii ki cheddardan yapmak istemediğimden biraz daha bakınırken pizza için rendelenmiş mozarella buldum. Hemen kaptım tabii. Eve gelince yumurta tamam peynir tamam, eee bana bir şeyler daha lazım. Buzdolabına baktım tavuk var sadece. Tavuklu omlet gözüme hiç cazip gelmediğinden Colin'e sormaya gittim sosis benzeri domuzsuz bir şey var mı diye. Var olması lazım biraz sosis diye gitti ve buzluktan bilin bakalım ne çıktı. Maret sucuk! Yazıları bile Türkçe'ydi. Geçen sene Mustafa getirmiş. Açılmamış bir paket. Benim gözüm döndü tabii:D. Hemen dilimleyip omlete kattım. Elektrikli ocağa alışık olmadığımdan biraz yakmış olabilir ama benim şu bir ayda yediğim en süper şeydi kesinlikle:D Zaten omlete omlet diye değil de sucuuk diye bakıyordum. Görgüsüzlük yapmak istemem ama şaheserimi koymazsam olmaz bence:D



(sshh kesinlikle çok güzel gözüküyor çaktırmayın)




BEST MEAL EVER!

Acually nothing different happened today. They woke me up early, we went to church. I was outside, listening to music and trying not to think that I'm wasting my time. After 3 hours like that, we went to the hotel. They ate their branch there but I was not hungry very much and the meals are too big and expensive there. So I didn't want to waste anything and decided to make myself a sandwich in home. Then I had a idea of making an omlette. We went to market, I searched for some cheese. Because ın here, they only eat thin sliced cheddar which I certainly don't want in my omlette. By the chance, I found some mozarella for pizzas. When we arrived home, I took my eggs and my cheese. But that was all. I thought I needed something else. There was only chicken in the fridge and I didn't want a chicken omlette, no thanks. Then I asked Colin if there is anything that I can eat without pork. He said that there should be. And he gave me a pack of sousages from Turkey. I don't think that they have a name in English:D So I was very happy. I made my omlette and ıt was the most delicious meal that I have ever eaten in here:D